.:: Lokman AYVA ::. İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva'nın Resmi ve İstanbul Resimleri
Yakınlaştır
1x 2x 4x 6x 8x

Türkçe - English

New Page 1

İLETİŞİM

 

 

 
 
Antalya'da Eğitim Dergisi- Röportaj

1-Sayın Lokman Ayva, TBMM'nin "Görme engelli ilk milletvekili' ve Türkiye'yi Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde temsil eden ilk görme engelli üyesiydiniz. Okuyucularımız için kendinizden bahseder misiniz? LA: Geriye dönüp baktığımda çok şaşırıyorum. Bu hayat çizgisindeki şaşırtıcı başarıları da kendime mal ederek bir ahlaksızlık gösterisi de yapmak istemem. Şöyle ki, 11 yaşımda kör olduğumda Konya'nın Ilgın ilçesinde bu gün itibariyle köy diyebileceğimiz şartlarda yaşayan, eğitim seviyesi en yükseği ilkokul olan bir ortamdaydım. Fakirdik de. Sonra Körler okuluna gitmek nasip oldu. Oradan lise ve ardından Boğaziçi Üniversitesi, lisans ve yüksek lisans. Şimdi bu çizgide her ne kadar annem ve babam körlerin okuyabileceklerini bilmeyip okula gitmem konusunda isteksiz davrandılarsa da sonrasında körlerin okuyabildiğini görünce, yiyecek buğdaylarını satıp bana yol parası ettiler. Körler okulundaki kitapların ne zahmetlerle hazırlandığını çok iyi hatırlıyorum. Lisede bana kitap okuyanların fedakarlıklarını unutmam mümkün değil. Üniversitede bana burs veren, konuşan bilgisayar bulmak için aylarını harcayan Reşide Teyze'yi, derslerde yardımcı olan arkadaşlarımı, trafikte karşıdan karşıya geçmeme yahut hangi belediye otobüsün geldiğini söyleyerek bana yardımcı olan vatandaşlarımızın iyiliklerini unutmam mümkün değil. Görsel dersleri dizinin dibine oturtup odasında çalıştıran koskoca profesör hocalarımın zahmetleri, sınavda yazıcılık yapan asistanları bu başarının ortakları hatta daha fazla sahipleri olarak nasıl görmezsiniz ki. Fedakarlık yapmak, iyilik etmek o kadar kolay değildir. Sınıfa özürlü öğrenci girmesin diye takla atan nice öğretmenler bilirim. "Benim çocuğumun sınıfında özürlü öğrenci olmasın" diyen ne aileler bilirim. Beni de okuluna almak istemeyen müdürler olmadı mı? Beni sınıfta görmek istemeyen öğretmenler olmadı mı? Şanslıydım sayıları azdı. İş hayatım da daha az sorunlu olmadı. Ama benimle dostluğunu, zamanını, esprilerini, sohbetlerini paylaşan iş arkadaşlarım oldu. Bu sayısız insanların kıymeti ölçülemez iyiliklerini mahcubiyet, minnet ve şükranla anıyorum. O yüzden de şöyle bir dua ediyorum: "Allahım bana iyilik eden insanlar kötülük olsun diye değil, iyilik olsun diye bunları yaptılar. Benim yaptığım kötülüklerin günahlarını sadece bana, iyiliklerin sevaplarını da önce onlara yaz." Evet Parti kuruculuğundan ve Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'na seçildikten sonra 2002 yılında milletvekili seçildik. Zira siyaset dışındaki hizmet yolları bitmişti ve tepede hukuki ve anayasal bağlamda değişiklikler olması gerekiyordu. Hamd olsun güzel hizmetlere vesile olduk. Daha sonra Türkiye'deki yapının Avrupa'nın bir parçası olarak oluştuğu ve Avrupa'daki bir takım yetersizliklerin olduğu gerçeği ile karşılaştık. Daha sonra da Avrupa Konseyi çatısı altında bu anlamda katkıda bulunmaya çalıştık. "Birlikte okumamıza engel yok" anlamında raportörlük yaptık. Uzaktan öğrenme konularında görüş raportörlüğü yaptık. Bir çok stratejinin oluşmasında Avrupa Konseyi adına çalışma fırsatımız oldu. Şimdi o değişikliklerin artık sahaya yansıması ve yoğun bir şekilde tatbikatın gerçekleşmesi lazım. Şimdi bu noktada hizmet etmemin doğru olduğunu anlıyorum. 2-Aileler engelli çocuklarını saklayıp pek kimseyle görüştürmez. Bu durum sizin için de söz konusu oldu mu? LA: Her ne kadar skör olduktan sonra saklama gizleme somut bir şekilde olmadıysa da bastonla dolaşmam, kola girerek dolaşmam noktalarında rahat olunmadığını biliyorum. Adeta "gören insan" taklidi yaptığım olmuştur. Zaten köylü algılaması içinde belli bir tabakanın dışında aile olarak da görüşülmezdi. İnsanlar genellikle belli bir sosyal tabakaya kendilerini hapsederler. Biz de öyleydik. Bu algılama yüzünden evimizden, yemeklerimizden, kıyafetlerimizden, şivemizden, hatta birikimimizden utandığım olmuştur. Ama Boğaziçi Üniversitesi'nde ve Doğan Hocayyla çalışmalarımızdan sonra aslında bunların son derece orijinal şeyler olduğunu anladım. Şimdi hatırladıkça kendi kendime gülüyorum. Çok komik geliyor. Şimdi anamın yaptığı hamur topalağını, mıklayı kaşık kaşık zevkle yiyorum. Adeta geçmiş yıllardaki kayıp yılları kapatırcasına. Ama anam hala aynı köyden olmadığımız insanlara bu yemekleri yaparken isteksizdir ve yapıp insanların o yemeklerini sevdiğini görünce de çok şaşırır. Derler ya, ""İnsanın gerçeği, algıladığıdır." Bakın anam o algıyı değiştiremedi. Aynı kökten gelmeme rağmen benim algım değişti. Özürlülük de böyledir. Özürlülükle ilgili algı değişebilir ama siz değiştiriseniz. Değiştirmezseniz o karanlık algı dünyasına saplanıp kalırsınız. Eşime dünür gittiğimizde rahmetli babam, utanarak kız istedi. Bense "birbirini seven ve olgun iki kişinin bir arada yaşama arzusu" anlamında algıya sahiptim ve hakkım olduğunu düşünüyordum. Özürlü çocukların aileleri, arkadaşları, öğretmenleri ve diğer çevresi de böyledir. O algıdan çıkamazlarsa hayatlarını kendilerine zindan ederler. Üstüne üstlük bu zından hayatın nedenini de özürlülük zannederler. Halbuki formül basit: "Algıyı değiştir, zındandan kurtul" 3- Eğitim hayatınızda karşılaştığınız sorunlar neler oldu? LA: Temelde iki sorun vardı. A) Eğitim sistemi özürlülere uygun olarak düzenlenmemişti. Özürlülere özel okullar psikolojik ve teknik bakımdan normal eğitimin gerisinde kalıyordu. Özürsüz okullarındaki eğitim de özürlülere göre ayarlanmamıştı. Halbuki özürsüzlerin okulları ufak tefek düzenlemelerle özürlülerin de devam edebileceği hale getirilebilirdi. Ben her iki eğitim türünde de okudum. Yani hem körler okulunda, hem de özürsüz öğrencilerle bir arada. Körler okulundayken kitaplarımız güncel değildi. Allah'tan hocalarımız çok iyi yetişmişti ve bize iyi bir eğitim verdiler. Ama her zaman herkes biz kadar şanslı olmadı. Lisede ise fizik, matematik gibi derslerin bazı konularında görsel olduğu için sorun yaşadım o kadar. Ama o anda Türkiye'de ne okutuluyorsa onu öğrenmiş oldum. Şimdi ki gibi ders kitaplarımız yoktu ama çevremizdeki insanlar bize okudular ve böylelikle o açığımızı kapattık. Yani özetle normal okullara ufak tefek desteklerle özürlü çocuklar normal okullara devam edebilirler. Şimdi hükümetimizin yaklaşımı ve Milli Eğitim'deki değişiklikler sayesinde çok daha rahat hale geldi. Bu aşamadan sonra öğrenci, aile ve öğretmen el ele vererek pek çok başarıya imza atabilirler. B) İkinci sorun ise insanların yaklaşımlarıydı. SSize karşı doğrudan sorumluluğu olmayan insanlar sizin eğitime devam etmenizden son derece mutlu oluyor, size öğretmen, idareci olanlarda ise ciddi bir sorun oluyordu. Sizi istemiyorlardı. Ama Allah'tan bne çok şanslıydım. Hiç unutmam. Ailesi köyde olan bir arkadaşım liseye merkezde bir yerde gitmesi gerekiyordu. O'na uzun süre yurt aradık. Rencide olmasınlar diye hangi şehir olduğunu söylemeyeyim ama o şehirde arkadaşaa parasını da ödeyecek olmamıza rağmen hiç bir yurt bulamadık. Kimse istemedi. Halbuki hiç kimseye yük olması da mümkün değildi. Arkadaşım doğrusu benden günlük hayat becerileri bakımından daha da beceriklidir. Çok çok üzülmüştük. O, İbrahim olduğu için değil, bir kör olduğu için dışlanıyordu. O yüzden ben de doğal olarak dışlanmıştım. Allah büyük. Şimdi o arkadaşım çok başarılı bir öğretmen oldu. Birileri istemeseler de hayat arabası tümsekte kalmıyor. Ellerine ne geçti? Hatırladıkça sadece içimde inceden bir sızı bıraktı o kadar. Arkadaşımla ilgili başarıya beraber imza atabilirlerdi. O yurtlardaki kişiler, tercihleriyle hayatlarındaki bir konuda başarısızlığı tercih ettiler. Pek sanmam ama diğer alanlarda da başarılı olacaklarını, bu mizaçtaki insanların sanmıyorum. En azından tecrübelerim öyle. Eğitimin özürlüleri de kapsayacak şekilde düzenlenmesi ve insanların yaklaşımlarının normalleşmesiyle sorunsuz bir süreç başlar ve devam eder. 4-Engelli vatandaşlarımızın temel sorunları nelerdir? Ne gibi engellerle karşılaşıyorlar? LA: Bizler aslında üç ana sorunla karşılaşırız. Buna "KÖK TEORİSİ" de deriz. A) K-apsamayan sistem: Sistemler belli bir insana göre oluşturulur genelde. Uzun veya çok kısa boylular, kilolular veya aşırı zayıflar, sol elini kullananlar, tuzlu veya tatlı yiyemeyenler ya da özürlüler. Bunların zamana, mekana ve topluma göre sayısını artırabilirsiniz. Fiziksel ve sosyal sistemler özürlüleri de kapsamadığı için sorun yaşanır. İş, eğitim ve toplum hayatında bu sorunlar yaşanır. B) Ö-bürlerinin tutumları: İnsanlar tutumlarıyla birilerine sorun, sorunsuzluk veya mutluluk yaşatırlar. Fertlerin hayatlarını doğrudan belirlerler. Çocuğunu eğitime göndermeyen aile, eğitime kabul etmeyen eğtim kadroları, işe almayan işveren veya evlenmelerine müsade etmeyen aileler. Yahut şehirleri ve binaları özürlülere göre de yapmayan ilgililer. Bunlar tutumlarıyla sorun yaşatırlar. Sizinle sohbetimizde ve iletişimimizde kendimi değerli ve anlamlı buldum. Bu da bana mutluluk verdi. Demek ki karşınızdakini mutlu da edebilmek mümkün. Ya da büfeye gidersiniz, "bir su, lütfen" dersiniz, her hangi bir söz kullanmadan parayı öder, suyu alır, ilerlersiniz. Bu da sadece sorunsuz bir ilişki olur. Bu kadar. C) K-anıksanmış ümitsizlik: Bunu "öğrenilmiş çaresizlik" anlamında kullanıyoruz. Meşhur deney vardır. Bir pireyi 25 cm bir şişeye koymadan önce zıplatırlar, 70 cm zıplayabiliyor ve şişenin içinde belli bir müddet kaldıktan sonra zıplatırlar. Gariban pire zıplayıp kapağa çarpıp canını yaktığı için şişenin ağzını açsanız bile 24 cm zıplar. Onun gibi çevrenin özürlü kişiye verdiği mesaj, fiziksel ve sosyal sistemlerin çıkardığı yapı özürlüle de bir ümitsizliğe yol açıyor ve artık yapamayacağına inanmaya başlıyor. Bırakın yapmayı, denemeyi, aklından bile geçirmiyor. Bu da eğitimle değişecek. 5- Sayın Lokman Ayva, engelli bireylerin daha rahat bir eğitim alabilmeleri için eğitim kurumlarında ne gibi çalışmalar yapılmasını önerirsiniz? LA: Özellikle özürlü eğitimi, sınırlarını kimsenin bilmediği bir deniz gibi. Bu deryada keşfe çıkmak lazım. Bu keşifte, Kristof Kolomb'un Amerika kıtasını bulduğunda burayı yeni bir kıta değil, Hindistan zannetmesi gibi bir çok Amerika'yı Hindistan zannettiğimiz olacak. Geçtiğimiz yıllarda doğuştan Kör ressam Eşref Armağan'ın beynini Harvard üniversitesi incelemeye aldı. Eşref Bey resim çizmeye başlayınca beynindeki görme bölümünün de faaliyete geçtiğini tespit ettiler. Adam hiç görmüyor. Yani evrenin özeti insan oğlunun keşfi henüz bitmedi. İstanbul'da üstün yetenekliler için Bilim Sanat Merkezi'nde çalışan bir öğretmen arkadaşımız ağır zihinsel özürlülere eğitim veren bir okula tain edildi. Kız zihinsel özürlüğlere tam adapte olmadığı için üstün yeteneklilerle yaptığı çalışmaları yaptırdı. Evet sonuç şaşırtıcı. Zihinsel özürlülerde farklı bir performans. Kör, sağır, dilsiz Helen Keller'i de avukat ve kitap yazarı yapan da eğitimdir. Düşünebiliyor musunuz, "Su ister misin?" deseniz duymuyor. "İşaret etseniz." görmüyor. Kendisi söyleyemiyor, zira doğuştan sağır olduğ için konuşamıyor. Ne olacak şimdi? İşte bunu eğittiler. Özürlü de ilk ve tek önerim: Öğretmen, aile, idare ve öğrenci hepsi öğrenmeye ve gelişmeye hazır olmalılar. Bir yandan gözlem, bir yandan araştırma, diğer yandan başkalarıyla paylaşım. Bilelim ki karşımızdaki özürlü öğrenci ne kadar zor bir vaka olursa olsun imkansız değil. Şöyle bir şey de akla gelmemeli: "Buna ayıracağım zaman ve enerjiyi başkasına harcasam onları daha iyi yetiştiririm. Boş ver özürlüyü." dediğinizde insanı maddi bir kritere sokmuş oluruz ki işte bu maddi kriterler bir çok eğitimli kişinin banka hortumcusu, terörist olmasına yol açmıştır. İnsanın değerler üzerine yetişmesi lazım. Öğretmen de aktaracağı değerleri önce yaşaması lazım. Aksi halde o aktarılan değerin sigara paketinin üzerindeki "sağlığa zararlıdır" cümlesinden farkı olmaz. 6- "Eğitim Her engeli Aşar" Kampanyası Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ün eşi Sayın Hayrünnisa Gül Hanımefendileri öncülüğünde başlatılan bir kampanya, kampanya hakkında bilgi verebilir misiniz? LA: Kampanya önce yaşı ne olursa olsun her özürlü bireyin eğitimde yer almasıyla başladı. Burada çok büyük bir başarı kazanınca önümüzde başka bir sorun fark ettik: Özürlülerin özürsüzlerle beraber eğitiminde bir takım sorunlar var. Şu anda kampanyamız "birlikte okumamıza engel yok" olarak devam ediyor. Önümüzdeki yl eğitim sezonuyla beraber 3 senesini tamamlıyor ve artık bundan sonra kampanya insanlarımıza emanet edilmiş olacak. Muhtemelen global bir kampanya olarak dünyada devam edecek. 7-"Eğitim Her Engeli Aşar" Kampanyası' nın bugüne kadar olan çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz? LA: 2009 20 Nisan'da başlayan kampanya nedeniyle il il dolaştık. Yeri geldi okul okul çalışmalar yürüttük. TV TV programlara katıldık. Bize ulaşan sorunlara bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı seviyesinde çareler aradık. Çok şükür ki şu anda ülkemiz eğitim atmosferinde özürlü eğitimi de artık var. Bundan geri dönüşü yok. Antalyamız da bu süreçte büyük başarılara imza attı. Ben emeği geçen herkese minnet ve şükranlarımı sunmak istiyorum. 8-"Türkiye Beyazay Derneği" Genel Başkanısınız. Derneğinizin amacı ve uygulamalarından bahseder misiniz? LA: Derneğimizdin temel felsefesi: "Evrensel değerler esaslı olarak özürlü fertlere bilinç ve beceri kazandırmak" Evrensel değerleri esas aldığımız için dürüst olmak, yalan söylememek, faydalı olmak, hakka saygı gibi bir çok değerin uygulandığı bir dernek ve eğitim ortamı meydana getirmeye çalışıyoruz.Özürlüğ fert noktasında din, dil, ırk, cinsiyet, yaş ayırmaksızın herkesin eğitime ulaşması gerektiğini düşünüyoruz. Bu anlamda sadece yurt içinde değil, yurtdışında da hem hizmetlerimiz, hem de şubelerimiz var. Türkiye'de de 50'den fazla şubemiz var. Bu röportajı yaparken 53 şubemiz vardı. röportajı okunurken kaç olur orasını Allah bilir. Yeni şube açma taleplerimiz vardı. Bu kampanyanın dışında eğitimlerimiz, projelerimiz yürüyor. Okulsuz var. Türkiye'de özürlü eğitiminde pek çok ilke imza atık.Körler için bilgisayar eğitimi, üniversite hazırlık, okul dışarıdan bitirme eğitimleri, Kabartma Kuran eğitimi, ee-ticaret eğitimleri şu anda sayamayacağımız pek çok ilk projeyi hayata geçirdik. Bunlardan ee-ticaret dünyada da ilk defa Beyazay tarafından uygulanıyor. İnşallah bu yola gönül veren herkesle el ele devam edeceğiz. Antalya Beyazay'a bütün Antalyalıları bekliyoruz. 9-TBMM'de bir engelli milletvekili olmak, bu görevi üstlenmek nasıl bir duyguydu? LA: İlginç bir duyguydu. Milletvekili olduğum ilk yıllarda bir dolmuşa bindim. Şoföre parayı uzattım. "Hafız, benden olsun bu gün" dedi. Aynı günlerde de anayasayı değiştirecek çalışmalar yapıyorduk. Hem zirveyi, hem de dipleri aynı anda yaşamak. Ben şoföre teşekkür ettim. Milletvekili olabileceğim aklına gelse böyle davranmazdı sanırım. Milletvekillerimiz, meclis personeli ve Ankara'daki pek çok görevli çok yardım etti. yamuk yapanları değil, bu iyilik yapan, çalışkan insanları anmak isterim. Dile kolay 9 senelik bir süreç. Çok şey yaşadım. Çok mahrem şeyler de yaşadım. İlk doğduğum ortamla yaşadıklarımı karşılaştırınca imkansız diye bir şeyin olmadığını anlıyorum. 10-Engelli vatandaşlarımız için onlara yaşamlarında rehber olabilecek mesajınız var mı? LA: Evet. Çok şey öğrendim ve tecrübelerim ışığında özürlü kardeşlerimden üç şey istiyorum. Üç şeye karşı mücadele etmelerini. 1. Mücadele. Bu mücadeleyi kendilerine karşı etmeliler. Tembelliklerine, üşengeçliklerine, çekingenliklerine, korkaklık ve ürkekliklerine kaşrı mücadele etmeliler. Bu olumsuz duygularından bir an evvel kurtulmalılar. Cahilliklerine karşı mesela, beceriksizliklerine karşı. hasılı her türlü olumsuz özelliklerini olumlularıyla değiştirmeliler. 2. Mücadele. Çevresindekilere karşı. Anne babalarına, akrabalarına, karşılaştıklarına karşı. Ama bu mücadele kalp kırma, kavga etme mücadelesi değil. Bilgilendirme ve ikna etme mücadelesi. İlkinde anlatamadıysa "Ben bunu daha ikna edici nasıl anlatabilirim" deyip tekrar anlatmak. 3. Mücadele. Bu ise şartlara karşı mücadele. Yok Efendim yollar düzgün değilmiş, parasızmışız, kar yağmur, sıcak hava varmış. Açmışız, susuzmuşuz. Yok bir de kuştüyü yatakta başarı kazansaydık. Dünyada ister özürlü olun, ister özürsüz olun, hiç bir başarı rahat şartlarda gelmemiştir. Zaten ona başarı değil, günlük aktivite derler. Bu üç mücadeleyi verdikleri anda hem kendilerinin, hem çevrelerinin, hem de dünyanın harika bir şekilde değiştiğini görecekler. Ben hem kardeşlerime, hem size, hem de tüm okurlarımıza başarılar ve mutluluklar diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun.

 

 

 

New Page 1
Ak Parti Web Sitesi