.:: Lokman AYVA ::. İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva'nın Resmi ve İstanbul Resimleri
Yakınlaştır
1x 2x 4x 6x 8x

Türkçe - English

New Page 1

İLETİŞİM

 

 

 
 
Referandum ve Engelliler (Değerlendirme)

Değerli arkadaşlar
Gönül Teli grubuna atılmış olan ve Ergün İşeri adlı bir vatandaşımız
tarafından kaleme alındığını zannettiğimiz "Referandum ve engelliler"
yazısının değerlendirmesini yaptık. Belirttiği hususları maddeleştirip
değerlendirdikten sonra en aşağıda yazısının tam metnini verdik.

Ergün İşeri de zoru seçenlerden. Özürlülerle ilgili hükmü olumsuzlamak için
anlaşılan epey zorlanmış. Nereden mi anladım? Çünkü, ilgili ilgisiz
ilişkiler kurmuş. Şöyle ki,

1. Söz konusu Yasa, AKP tarafından hazırlanmış, AKP'li milletvekillerinin
oylarıyla TBMM'den geçmiş, AKP kökenli Cumhurbaşkanı tarafından
onaylanarak Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.

C: Bir sonraki aşamayı da ben söyleyeyim. Meclis'teki ana muhalefetin ve
DSP'nin imzasıyla Anayasa Mahkemesi'ne gitmiş, orada da yargılanmış ve bir
kaç düzeltme ile oy verilebilir hale getirilmiştir. AK PARTİ tarafından
hazırlandı diye kötü mü oldu? Ya da AYM inceledi ve problemsiz gördü diye
iyi mi oldu? Biz İsviçre'den Medeni Kanunu aldık. İyi mi kötü mü?
Amerikalılar'dan da uçağı aldık. Ben tabi bu yaklaşımın mantığını
değerlendiremiyorum. O zaman AK PARTİ'nin yaptığı duble yollardan, organize
ettiği uçaklardan faydalanmayacak, vereceği maaş zamlarını almaaycak,
gevurların bulduğu kanser ilacını da kullanmayalım mı?

2. Referandumla ilgili başlatılan kampanya, kullanılan dilden başlayarak
neyin neden yapıldığını anlamaktan uzaklaştıran, akılları karıştıran
yol ve yöntemler adeta referandumun kendisini gölge bırakacak bir
boyut kazanmıştır. Bu konuda iktidar partisi AKP hiçbir kural ve yasa
tanımaksızın her yolu denemekten kaçınmamaktadır.

C: bu cümlelerle ne dendiğini ben anlamadım. Siz anladınız mı bilemiyorum.
Acaba metinde sözü edildiği gibi bizzat arkadaşımız tarafından referandum
laf kalabalığına getirilmeye mi çalışılıyor? Yoksa Olumsuz pozisyondaki
arkadaşlarımızın yaptığı gibi Anayasa paketiyle ilgisi olmayan mayınlı
araziler, sağlık hizmetleri, İsraille ilişkiler, özelleştirmeler gibi
konuları gündeme getirmeler mi kastediliyor? Sanırım bu durumları
değerlendirmek durumunda kaldığım için benim gibi "EVET" verecekler
kastedilmiyordur.

3. Giderek gerilen ortamda, iktidar kendi cephesini pekiştirmek için
çeşitli toplum kesimlerini gözüne kestirmiştir. Anayasa'da yapılacak
değişiklikler arasındaki bazı maddeler, bu hedef kitleleri etkilemeye
dönük olarak hazırlanmış izlenimi vermektedir.

C: Bu tespitle ilgili bir sorum var: Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri kendi
halkını değil de İsrail, Yunan halkını mı memnun etmeye çalışmalıdır sizce?
Düşünebiliyor musunuz, toplum kesimlerinin memnun olması için bir takım
anayasa maddelerini değiştiriyor diye Parlementonun 336 milletvekili
ayıplanıyor? Ben halkımı memnun etmeyeceğim de kimi memnun edeceğim Allah
aşkına? Bunu yapmayayım da "bu gün git yarın gel" mi diyeyim, Dersim'de
yapılanlar gibi mi yapayım, özürlülere bakım desteği vererek en temel hakkı
olan insanca yaşama hakkını kullanmasına yıllarca yapıldığı gibi engel mi
olayım? Anlaşılıyor ki yüzbinlerce derslik yapmak yerine bankaları
hortumlamak, insan hakları, demokrasi, özgürlükler yerine darbe, işkence,
faili meçhuller iyi yönetim uygulamarlı bu zihniyete göre.

4. 10. Madde değişikliği engellilere yeni bir hak getirmeyecek
Bu hedef kitlelerden birisini de engelliler oluşturmaktadır. 26
Maddeden oluşan yasanın engellileri doğrudan ilgilendiren bölümü, yasa
önünde eşitlik başlığını taşıyan 10. Madde'ye yapılan eklemedir.
27580 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 5982 sayılı Yasa ile
Anayasa'nın 10. Maddesine;
"Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve
yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik
ilkesine aykırı sayılmaz" ibaresi eklenmiştir.[1]
AKP, referandumla ilgili olarak yayınladığı broşürde, yapılan
değişikliğin "Dezavantajlı kesimler" olarak nitelediği kadınların,
çocukların, engellilerin, yaşlıların, şehit dul ve yetimleri ile
gazilerin "her alanda avantajlı olmaları"nı sağlayacağı
iddiasındadır.[2]
Anayasa'da yapılacak bu değişikliğin, engellilere ne gibi "avantaj"
sağlayacağına ise değinilmemektedir. Değinilmemesinin nedeni, aslında
pratik olarak bir etkisinin bulunmadığını çok iyi bilmelerinden
kaynaklanmaktadır.

C: Bir faşizan devlet zihniyetinin tepe taklak olduğunun farkına varılmaması
bana ilginç geldi. "Bu pakette kaysı var mı, fındık var mı?" diyen yaklaşımı
burada da görüyoruz. "din, dil, ırk, mezhep, siyasi görüş farkı
gözetmeksizin kanun önünde herkes eşittir." ifadesi ne getirir insanlara?
Mesela insanların sigortasız çalıştırılamayacağını anlayabilir misiniz?
Anlayamazsınız. Çünkü o, kanunun konusudur. Ama her türlü işlemde herkesin
eşit olduğunu çıkarırsınız. AYM kararlarını incelediğinizde görürsünüz ki,
kanunların iptal gerekçesi genellikle de bu eşitlik maddesidir. "alınacak
tedbirler eşitliğe aykırı sayılmaz" ifadesiyle özürlülerin neler elde
edeceği insanların hayal gücüne bağlıdır. Mesela "belediye veya il genel
meclislerinde 3'er üye özürlü kişiler arasından seçilir" diye bir kanun
çıkarsanız hangi anayasa maddesi engelleyebilir? Bu durumu hangi alanda
uygulayamazsınız ki? Her alanda uygulayabilirsiniz. Devletin eşitlik
anlayışı değişmektedir. Bundan sonra koruyacaklar ve korunacaklar diye iki
toplum kesimi olmayacaktır. Özürlülerin ihtiyaç duyduğu hiç bir konu
"eşitlik ilkesine aykırı" diye reddedilemez. "Şimdiye kadar reddedildi mi"
diye sorabilirsiniz. Ancak bu gerekçe yüzünden aşağılardan yukarı çıkamadı
ki kanunlar. Bundan sonra "Vah yavrum kör olmasaydın kitabı okuyabilirdin."
denmeyecek, "Yavrum, sana defolu hizmet verilmeyip kabartma kitap verilseydi
kitabı okuyabilirdin." olacak.

5. İştee bu nedenle engellileri ikna edebilmek için her şeyi eğip
bükmekte, gerçeği çarpıtmakta, yetmediği yerde tehdit etmektedirler.
Bu tutumlarının, engelliler özelindeki örnekleri de oldukça
çarpıcıdır.
Kendisi de görme engelli olan AKP kurucularından ve İstanbul
Milletvekili olan Lokman Ayva, Rüstem Batum'un programına konuk
olduğunda değişikliği şu sözlerle izah etmeye çalışmaktadır:
"Kanunlarda, yönetmeliklerde bir dayanak noktası olması lazım... Peki şu
anda kanunlarda, yönetmeliklerde ayrımcılık maddeleri neden var?
Eşitlik maddesinde bu hususlar olmadığı için eşitsizlikler
oluşmuştur."

C: Arkadaşımıza bir Danıştay kararı söylemek zorundayım: İstanbul Tekn.
Üniversitesi Konservatuar bölümüne girmekle ilgili yazılı ve sözlü bütün
sınavları geçen Ceyda Evrim Çam'ı görme özürlü olduğu için okula almadı.
Evrim'in itirazını mahkeme reddetti ve bu sınavları kazanmış çocuğu okula
almayanları haklı buldu. Okulun almama gerekçesi de çok ilginç: "Bizim görme
özürlülerin eğitimi için şartlarımız uygun değildir." Hani hepimiz eşittik?
Neden gerekli tedbirleri almadığı için okul yönetimi hatalı bulunmadı?
Tekerlekli sandalye kullanan arkadaşımız asansör olmadığı için noterin
katına çıkamıyor. Noter aşağı katibi gönderiyor. Noter kendi eksiğinden
dolayı özür dilemek yerine özürlü arkadaşımıza ilave fatura kesiyor. Bu mu
eşitlik? Özürlü otomobillerindeki ÖTV muafiyetlerini hangi anayasa maddesine
dayandırırsınız? 61. maddeye güvenmeyin, çünkü özürlülerin korunacaklarını
söyler, otomobil kullanabileceklerini bile kabul etmez. Eğer bu anayasa
maddesi değişmez ve bir vatandaş şöyle bir dava açarsa sonuç ne olur
zannediyorsunuz? "Bazı vatandaşlara otomobil alırken ÖTV veya KDV muafiyeti
sağlanıyor. Ben de eşitlik maddesi gereği otomobilimi ÖTV'siz, eğitim, iş ve
günlük hayatımdaki kullandığım malzemeleri KDV'siz satın almak istiyorum.
Çünkü, kanun önünde hepimiz eşit olmalıyız" AYM kararı şöyle olur: "İlgili
maddelerin iptali ve yasamanın 6 ay içinde bir kanun yapmasına karar
verilmiştir." Bu söylediğimizin neden olmayacağını anayasa maddelerine
referans vererek ispat etmesi lazım.

6. Benzeri bir izah çabası Aksiyon Dergisi'nin 816. sayısında yer
almıştır. Tuba Kabacaoğlu, imzasıyla yayınlanan yazının başlığı, bir
anlamda yazının mantığını da ortaya koymuştur: " Ah şu 10'uncu madde
engeli bir kalksa!"
Bu başlığı okuyan, kesin olarak, Anayasa'nın 10. Maddesinin
engellilerin haklarını engellediği gibi bir düşünceye kapılacaktır.
Oysa Anayasa'nın 10. Maddesindeki mevcut düzenleme, bugüne kadar
hiçbir davada, engelliler aleyhine yorumlanacak, "eşitsizlik"
yaratacak karara dönüşmemiştir. Dönüşmesi de mümkün değildir."

C: Aksiyon'daki görüşe katılıyorum. 5. maddede yazdıklarımı tekrar
etmeyeceğim. İlaveten, "Bundan sonra kaza yapmam. Çünkü şu ana kadar
yapmadım." ifadesi ne kadar abes ise "Bu güne kadar hiç bir davada,
engelliler aleyhine yorumlanacak, "eşitsizlik" yaratacak karara
dönüşmemiştir. Dönüşmesi de mümkün değildir." ifadesi de o kadar abestir. Şu
ana kadar olmaması, bundan sonra olmayacağı anlamına gelmez. Neden mümkün
olmadığını hukuki olarak gerekçelendirmeniz lazım.

7. Gerek Lokman Ayva gerekse Aksiyon dergisindeki yazı Anayasa'daki yasa
önünde eşitlik kavramını tümüyle tersinden okuyan bir yöntem
izleyerek, bir tür yanılsama yaratmaktadır.

C: Bunu nasıl yapmışız anlamadım. Biz neler de yaparmışız. Benim nasıl
okuduğum cevaplarımdan anlaşılacaktır. Ama Ayağı aksayan kardeşlerimin bile
sınavlarda ilk üçe girmelerine rağmen öğretim üyesi, hakim savcı, uzman
yardımcısı, müfettiş yardımcısı olarak atanmamalarını ister tersinden, ister
doğrudan okuyun kanun önünde eşit olmak maddesiyle nasıl açıklıyorsunuz?

8. Aksiyon dergisi yazarı, 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı
Yasa'nın Anayasal bir zemini bulunmadığını, Anayasa'nın 10. Maddesinde
AKP'nin önerdiği biçimde değişiklik olursa, bu yasa ve yönetmeliklerin
"kendine anayasal bir zemin" bulacağını ileri sürmektedir.
Diyelim ki bu iddia doğru, aynı yazar Anayasal zemini olmayan bir
yasanın neden çıkarıldığını sorumlularına hiç sorma zahmetine
katlanmamaktadır.

C: Burası sizce de komik değil mi? Adeta bir fıkra. Birisi arabasıyla
vatandaşa çarpıyor. Doktora tekme tokat arkadaşımız girişiyor. Gerekçe de,
"yasal olarak yaralanmaması gereken adamı neden tedavi ediyorsun?" Cevap ne?
Cevap şu: "özürlülerin sorunlarını anayasal gerekçe olmamasına rağmen
çözmeye çalışan, rizk alan AK PARTİ'ye değil de, anayasaya bu maddeleri
zamanında koymayan darbecilere bunu sor.Evet, değiştirmemek için mücadele
verdiğiniz anayasa böyle bir anayasa. Özürlüleri dışlayan, sığıntı gibi
gören, önce elini kolunu bağlayıp sonra da yemek yedirerek iyilik yapıyorum,
lütufta bulunuyorum diyen bir anayasa. Değişmezse ben ne yapabilirim ki?
Benim de sizin de bir oyunuz var. "hayır" vererek şerlerini 10'larca yıl
daha devam ettirmek isterseniz ben ne diyeyim?

9. AKP'lilerin yöntemi ile bu yazıları yorumlarsak, engelliler için yasa
çıkardık, onlara yeni haklar tanıdık diyen AKP'nin yıllardır yüz
binlerce engelliyi aldattığı sonucuna varırız.

C: Nasıl yani? AK PARTİ şimdiye kadar anayasa özürlüler bakımından mükemmel
mi dedi yani? "Anayasa milletimizi potansiyel suçlu görüyor, faşizan bir
anayasa" diyenler mi kandırdı yoksa bunun gibi söylemleri söyleyip değişim
gündeme gelince "Bu gevur icadı" der gibi AK PARTİ anayasası deyip değişime
karşı duranlar mı insanları kandırdı?

10. Engelliler açısından 10. Maddeye getirilen ekleme bundan 5-6 yıl önce
çıkarılsaydı bir anlamı olabilirdi. Hele 2005 yılında engelliler ile
ilgili yasa çıkarıldığında bu değişikliğin de yapılmış olması
gerekirdi. Ancak bugün için pratikte pek fazla bir değeri kalmamıştır.

C: Bu da çok komik. Kanunun dayanağı olmasa da olur mu yani? Kanunu garanti
altına almanın neresi yanlış ki?

11. Anayasa'ya uygun olarak onaylanmış ve Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası hukuk belgeleri, örneğin Birleşmiş Milletler Engelli
Hakları Sözleşmesi Anayasa'nın "yasa önünde eşitlik" ilkesini
tamamlamakta ve eksiğini gidermektedir.
Sözleşme; taraf Devletlerin, "herkesin hukuk önünde eşit olduğunu ve
ayrımcılığa uğramaksızın herkesin hukuk tarafından eşit korunmaya ve
hukuktan eşit yararlanmaya hakkı olduğunu" kabul ettiklerini
belirtmektedir. (5. Madde, 1. Fıkra)
Konumuz açısından asıl önemli vurgu, aynı maddenin 4. fıkrasındadır;
"Engellilerin fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak için gerekli
özel tedbirler, bu Sözleşme bakımından ayrımcılık sayılmayacaktır."
Görüldüğü gibi sözleşme net bir şekilde durumu ortaya koymakta ve
AKP'nin değişikliğinin artık bir zorunluluk olmaktan çıktığını
göstermektedir.

C: Tabi arkadaşımız uluslararası sözleşmeler kanunların üstündedir fakat
anayasanın üstünde değildir gerçeğini dile getirmemiş. Zira uluslarası
sözleşmelerin kanunların üstünde olduğunu yine bir anayasa maddesi, 90.
madde hükme bağlamıştır. Uluslararası sözleşmelerin geçerliliği anayasa
gereğidir. Yine anayasa bu konuya cevaz vermemişse uluslararası sözleşmeler
anayasa yerine geçip de cevaz vereemez. Bu sözleşşmeler yine AK PARTİ
döneminde onaylanmış belgelerdir. Bu konuyu güçlendirmek için bir soru
yetecektir: Bunca sözleşme var da neden hala mahkemeler ayrımcılık hususunda
özürlülerin aleyhine kararlar vermektedir? Kürşat Ceylan davası
örneklerdendir. Kenan Önalan başvurusunun takipsizliğe uğraması
örneklerdendir.

12. Usulüne uygun onaylanmış bir uluslararası sözleşme Anayasa kadar güçlü
bir hukuksal dayanak teşkil etmekte ve hukuk sistemimizdeki hiyerarşi
bakımından yasadan üstün durumda bulunmaktadır. Sözleşme hükümleri
hakkında Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle dava dahi açılamamaktadır.
(Bkz. Anayasa Madde 90)

C: 11. Maddedeki cümlelerim geçerlidir ancak bir mantığı tekrarlayacağım:
Sözleşmeler anayasaya aykırılık iddiası olamaz ve aynı zamanda ne anayasanın
yerine geçebilir, ne de anayasanın gerekçe olmadığı dayanak olmadığı bir
konuda kanunlara dayanak veya gerekçe olabilir.

13. Özetle, AKP'nin ve yandaşlarının engelliler, çocuklar ve yaşlılar
konusunda 10. madde üzerinden yaptıkları propagandanın hiçbir hukuksal
zemini yoktur ve içi boştur.

C: yeniliklere kapalı olan insanlar o zamanki yüce divan olan Engüzisyona
Galile'yi şikayet etmişler. Mahkeme de, "Eğer Dünya Güneş etrafında dönmüyor
dersen seni idam etmeyiz." demişler. O da idamdan kurtulmak için "dönmüyor."
demiş. Dışarı çıkarken de şöyle mırıldanmış: "Valla ben dönüyor desem de
demesem de dünya güneşin etrafında dönüyor." O zaman statükocular vardı da
şimdi yok mu? Bu arkadaşımız da sanırım onlardan biri. Arkadaşımız da,
-anayasa değişikliği için-"hiçbir hukuksal zemini yoktur ve içi boştur."
dese de demese de Allah'ın izniyle 12 şiddetindeki deprem gibi darbelere
bile dayanabilecek bir hukuki ve toplumsal zemini vardır. Zaten olmasa da
AYM'den dönerdi. AYM kararının bu şekilde anayasa değişiklik paketini
destekler bir hal alacağını CHP'liler öngörememişti sanırım. Bazen böyledir,
bumerangı atarsınız gelir sizi vurur.

14. Engellilerin haklarını kısıtlayan AKP'dir
Türkiye'de engelliler haklarından yararlanamıyorsa nedeni, kesin
olarak Anayasa'nın 10. Maddesi değil, AKP iktidarının ta kendisidir.
Aksiyon dergisine görüşlerini belirten, Türkiye Sakatlar
Konfederasyonu Başkanı Yusuf Çelebi, olayı son derece yalın biçimde
ortaya koymaktadır:
"Özürlüler Yasası'nın engellilerle alakalı fonksiyonları ortaya
çıkınca ülkeye maliyetimiz arttı. Bu sefer de yürütme rapor sıkıntısı
çıkardı. ... Yasa var bizi rahatlatmak için; ama bürokratların çıkardığı
yönetmelikler engel oluyor özürlülerin haklarını kullanmasına"
Durum gayet açıktır, yasalar uygulanmıyor çünkü AKP'nin bürokrasisi,
uygulamaların önüne barikat koyuyor. Bürokrasinin idaresinden kim
sorumlu, buna da değinmiyorlar. Hayali bir 10. Madde efsanesi yaratıp,
kafa karıştırmayı tercih ediyorlar.

C: Sanırım bu arkadaş 2001 Ocak ayında bir Derviş kanununun çıktığını
duymadı. O kanun özürlülere verilmiş bütün indirimleri ve muafiyetleri
kaldırmıştı. Ne ilginçtir bu günkü değişime karşı çıkanların hepsi de o
hükümette koalisyon ortaklarıydı. Hepsi demeyelim, çünkü PKK o zaman böyle
bir ortaklıkta en azından görünüşte yer almıyordu. Öğrenci sayısı 30 binden
210 bine çıkmış, iş bulunan özürlü sayısı 120 bini geçmiş, bakım parası
olanlar sıfırdan 248 bine ulaşmış, lisanslı özürlü sporcu sayısı 2 binden 25
bine gelmiş. Dedim ya birilerinin "AK PARTİ engelliyor." demesiyle AK PARTİ
özürlünün dostu olmuş yegane Cumhuriyet iktidarıdır gerçeği değişmiyor.

15. Asıl dertleri, yargının egemenliğini ele geçirmek
Bütün bu tartışmalar aslında referandumun asıl hedefini gizlemeye
dönük birer perde işlevi görmektedir. İktidar, bu yolla yüksek yargı
organları üzerinde kesin bir egemenlik kurma hedefini gizlemeye
çalışmaktadır.
Yargı ile ilgili tartışmalarda, AKP sürekli olarak "yerindelik"
denetimini dillendirmekte, yürütmenin ve yasamanın yetkisine müdahale
olarak nitelemektedir.

C: Bu konuda hem delil sumamış, hem de bir tek bu iddiayı savunanları akıllı
zannedip, AYM'yi, Avrupa örgütlerini, bu paketi destekleyen o kadar bilim
adamı, siyasetçi ve halk çoğunluğunu salak yerine koymaktadır. Sizin
gördüğünüz yanlışı bir tek siz görürsünüz ve başkası göremez. Böyle şey olur
mu? yargı ele geçirmenin yolunu CHP'ye bir dilekçe ile sorun, onlar da bu
işin uzmanları olan Sayın Seyfi Oktay ve Sayın Mehmet Moğoltay'dan aldıkları
cevapları sizlerle paylaşacaklardır.

16. Bu konunun engellilerden başlayarak, ezilen, yoksul halk kesimleri
için ne anlama geldiğini görmezden gelenler, AKP'nin kuyruğunda,
AKP'yi alkışlamaktadır.
AKP'nin şikayet ettiği "yerindelik" denetiminin başta engelliler olmak
üzere hakların korunmasında, adaletin yerine gelmesinde büyük etkisi
bulunmaktadır.
Eğer mahkemeler yerindelik denetimi yapamaz hale getirilirse, örneğin
engelliler Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, Sağlık Uygulama Tebliği ile
getirdiği kısıtlamalara karşı dava açamayacak, açsa bile
kazanamayacaktır.
Bugüne kadar, yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan ama SUT ile
sınırlandığı için SGK'nın vermediği ama mahkemelerin "yerindelik"
denetimi ile aldığı kararlarla kazandıkları özellikli tekerlekli
sandalye, akülü tekerlekli sandalye, protez vb. tıbbı araç ve
gereçleri hayal bile edemeyeceklerdir.
AKP'nin önerisi geçerse mahkemeler yalnızca şekil denetimi yapacaklar
ve yürütmenin keyfi kararlarını önleyecek bir güvence kalmayacaktır.

C: Meğer bizim ne mükemmel bir yargımız varmış. "Ne dersiniz, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi'nden, "en çok yargı kararı iptal edilen ülke" rekorunu bu
mükemmel yargımız sayesinde almadık sanırım. Aslında arkadaşımızın demek
istediği, biz mükemmeliz, Avrupalılar yanlış. Temel Almanya'ya gitmiş. Ters
yönden giderken  otobandan gelen herkesi tersten geliyor zannetmiş. Şimdi
yukarıdaki tehditleri yazan arkadaşımızın aşağıdaki maddedeki başlığa bakın.


17. AKP halkı tehdit ediyor, evet demeye zorluyor
AKP kendinden çok emin gibi görünse de referandum sonucundan
korktuğunu gösteren emareler belirginleşmektedir.

C: Tehdit edenin tehdit ediyor demesi. Çok ilginç.

18. Valililer, kaymakamlar, emniyet müdürleriyle toplum üzerinde baskı
yaratılmakta, hemen her fırsatta toplum tehdit edilmektedir.

C: Bence bu konuyu iyi öğrenmek isterseniz, Tek Parti dönemi CHP
uygulamalarına bakın. CHP il başkanı hem vali, hem de belediye başkanıdır.
Bunun gibi delil sunmak gerekir.

19. Örneğin Lokman Ayva, "Özürlüler evet demedi. Daha ben ne yapabilirim
ki? Sonra CHP, MHP, BDP ve Demokrat Parti koalisyon yaparlar iktidar
olursa bu hakları teker teker elimizden alınca hanyayı konyayı
görürüz" demektedir. Engellilere aba altından sopa göstermeye
çalışmaktadır.

C: Bu koalisyonun 2001'de ateşinden yanmış biri olarak başka ne diyebilirim
ki? "Aba altından sopa göstermektedir." ifadesindeki gösterilen sopanın bu
olumsuzluğu savunan koalisyon olduğunu anladık da abayı anlayamadık.

20. Anayasa değişikliğinin hazırlanış biçiminden başlayarak her bir satırı
söylenecek çok söz var.
Bütün bu tartışmaların özeti şudur:
Halk, 12 Eylül Anayasası'nın değiştirmesini istiyor.
AKP ise sadece kendi ihtiyaçları, hedefleri için Anayasa'da değişiklik
getiriyor.
Referanduma sunulan yasa hem şekil hem de içerik bakımından halkın
beklentileriyle çelişiyor.
Gerisi laf-ı güzaftır.
AKP'nin oyununun bozulması ve 12 Eylül Anayasası'nın tümüyle
değiştirilmesi için tek seçenek, hiç yalana dolana girmeden, türlü
bahanelerin ardına saklanmadan doğrudan "hayır" demekten geçiyor.

C: Yukarıdaki paragrafta bir tuhaf, bir doğru, bir belirsiz, pek çok yanlış
cümle vardır.
Tuhaf cümle: Anayasa değişikliğinin hazırlanış biçiminden başlayarak her bir
satırı
söylenecek çok söz var.
C: Yalan yanlış şeyler aktarmak yerine satır satır insanlara bilgi
verilebilirdi.

Doğru cümle: Halk, 12 Eylül Anayasası'nın değiştirmesini istiyor.
C: Belki de yazının tek doğru cümlesi budur. İyi de siz neden istemiyor ve
istemediğiniz gibi engel oluyorsunuz?

Belirsiz cümle: AKP'nin oyununun bozulması ve 12 Eylül Anayasası'nın tümüyle
değiştirilmesi için tek seçenek, hiç yalana dolana girmeden, türlü
bahanelerin ardına saklanmadan doğrudan "hayır" demekten geçiyor.
C: "Hayır" deyince 12 Eylül anayasası değişiyor mu? Tabi ki değşmez. Pekiyi
sizin dediğiniz değişiklik ne zaman olacak? 5 sene, 10, 20 sene veya 27 sene
sonra mı olacak? Birileri 27 senedir bizi kandırıyor. Sizin dediğinizi
yaparsam 13 Eylülde benim elime ne geçecek?

Pek çok yanlış cümle: diğer cümleler.
C: Yanlışıları tekrar ekrar konuşup moralimi ve moralinizi bozmak
istemiyorum.

 

 

 

New Page 1
Ak Parti Web Sitesi