.:: Lokman AYVA ::. İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva'nın Resmi ve İstanbul Resimleri
Yakınlaştır
1x 2x 4x 6x 8x

Türkçe - English

New Page 1

İLETİŞİM

 

 

 
 
Amerika'dan Bakınca

Bu yazıyı Amerika'da yazıyorum. Buraya gelirken arkadaşlar güya Amerika'nın icazet merkezi olmasına atfen bana takıldılar. "Hayırdır, terfi mi ediyorsun?" "Artık seni kimse tutamaz." gibi latifeler... Amerika'nın icazet yeri olup olmadığıyla ilgili doğrusu hiç bir fikrim yok. Bu tür komplo teorilerinin doğru olabileceğini düşünürüm ancak onlarla vakit kaybetmem; işime bakarım. Ben de bir taraftan ülkemizdeki sıcak gündemi takip ederken diğer taraftan üzerime aldığım vazifelerimi yapmaya çalışıyorum. Aksi halde durumum; ayda bir piyango bileti alıp ay boyunca da çalışmadan, kazanmadan onu bekleyen insanların durumu gibi olur. Burada insanlarla Türkiye'yi konuşuyoruz. Parti kapatma davası, AK PARTİ, Ergenekon, terör... İnsanlar soru sorarlarken, yorum yaparlarken öyle bir üslupla bahsediyorlar ki çok tuhaf oluyorsunuz. Son derece geri, doğru dürüst kimsenin okuma yazma bilmediği, sağlık ve sosyal şartları son derece kötü, iki de bir darbelerin yapıldığı bir ülke. İnsanların bu kanaatleri nasıl edindiklerini araştırdım. Bir de baktım ki medya aracılığıyla bu haberleri ediniyorlar. Türkiye ile ilgili gelen haberler hep kötü haberler. Buralarda hiç bir televizyon Türkiye'nin eğitim sahasındaki başarılarını vermiyor. Pekiyi Türk medyası bunları veriyor mu? Elbette hayır. Avrupa'nın ve Amerika'nın aksine ülkemizin sağlıktaki başarıları hiç gündeme gelmiyor. Hâlbuki Avrupa'da ve Amerika'da sağlık ve sosyal güvenlikte enteresan sorunlar var. Aynı anda müteşebbislerimizin başarısıyla yüzlerce tesisin hizmete girmesi buralarda haber olmuyor, Türkiye'de olmadığı gibi. Bizde herkesin göreceği yerlerde kötü haberler var. Biz de zannediyoruz ki biz hep kötü şeyleri yapan insanlarız. Biz zannederiz de yabancılar zannetmez mi, üstüne üstlük bizi tanımadıkları halde. Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, akşam yatarken kaç kişiyi dolandırmayı, sabah kalkınca kaç kişiyi öldürmeyi planlıyorsunuz ki? Allah aşkına sıradan kişiler olan bizlerin işimizde daha başarılı olmanın, yarına güvenle bakmanın, çoluğumuz çocuğumuz varsa onların istikbalini düşünmenin dışında, garibe, fukaraya, hastaya, özürlüye, darda-yolda kalmışa eziyet edilmemesinin dışında ne gibi bir talebimiz var ki hayatta? Ben kalıbımı basarım ki %70'imiz böyledir. %100'ümüz de böyleyiz diyeceğim de, temkinli konuşmak adına böyle bir oran veriyorum. Şimdi diyeceksiniz ki, "Eee, Beyefendi, bu kötü olaylar olmuyor mu memleketimizde?" Elbette oluyor. Hatta ben, saklayıp gizlemenin de karşısında bir insanım. Ben vatandaşıma özgürlük verememişsem, ben vatandaşıma rahat bir hayat sunmamışsam, ben vatandaşımı güvende tutamıyorsam bunu gizlesem, yabancıları kandırsam elime ne geçecek? Eziyet çeken benim vatandaşım, her hangi bir ülkenin insanı değil ki akşam yatınca "bana ne" diyebileyim. Benim vatandaşım. O yüzden bir ülke kendi vatandaşına özgürlük veremiyorsa, iyi ve güvenli bir toplumsal hayat sunamıyorsa, uluslararası itibarı olan, herkesin gıptayla baktığı bir ülkenin insanı değilse o ülke; o ülkenin siyasileri, medyası, bilim adamları, bürokratları ne işe yarar? İnsan kendi ülkesinde özgür olmayacak da Allah aşkına nerede olacak. Hani bir yerden evimize dönüp kapıdan girerken deriz ya, "Evim evim güzel evim" Neden? Çünkü kendi yuvamızda rahat ederiz. Sabahtan akşama kadar kravatlı, resmi kıyafetli dolaştıktan sonra pijamalarımızı giyip rahat rahat üçlü koltuğa uzun ve yere paralel oturup elinde kumandayla zaping yapma rahatlığını başka nerede bulabilirsiniz ki. İşte yuvamızı nasıl kırıp dökmüyor, hor kullanmıyorsak vatanımızı, yurdumuzu da öyle yapmamalıyız. O rahatlığı, huzuru artıran şeyler yapmalıyız. Pekiyi bunlar memleketimizde neden olmuyor? "Evdeki dana öküz olmaz" diye bir söz vardır bizde. Bu, şu demek: Evdeki danaya şans verip onun işe yarar hale gelmesine fırsat verilmez. Çünkü biz birbirimizin eksiklerini biliriz. Zannederiz ki bizim tanıdığımızda bu eksiklikler var ama tanımadığımız ve yabancı kişilerde bu özellik yok. Hâlbuki onda da var. Velâkin biz tanımadığımız için o eksikliğin olmadığını zannediyoruz. Varsa yoksa kendimizle mücadele ediyoruz. Hâlbuki kardeşim bu kadar aklını, organizasyon gücünü yurtdışında iş yapmaya, birçok ülkenin güçlerini kontrol altına almaya kullansana. Neden kendi memleketinin insanları arasında yok "derin devlet", yok "derin güç" olarak meydana gelmek için harcıyorsun ki. Çık dışarı, dünyaya açıl. Türkiye'de herkes bu tür kişilerin hakkında ne düşünür? Tabiî ki bunların "birilerinin maşası olduğunu düşünür."Maşa tutmak varken, maşa olmak sana yakışır mı?” O ülkelerde de kötülük yap falan demiyoruz ama ortada bir güç savaşı varsa güç sahibi sen ol. Kendi ülkenin insanına kötülük yapmayı, maşa olmayı kendine yakıştırıyorsan ne halin varsa gör. Cehennem'in dibine kadar yolun var. İnşallah böyle düşünenlere Allah fırsat vermez de insanımız zarar görmez. Aslı var mıdır bilmem ama benim hoşuma giden bir hikâye. Malum Şair Tevfik Fikret Abdülhamit Han'a ve O'nun şahsında Osmanlı'ya karşı olup epey de mücadele vermiş. Abdülhamit Han'la beraber Osmanlı'nın da bittiğini düşünüyorlarmış. O arada birisi bir haber getirmiş. Demiş ki, "Abdülhamit'in çocuğu olmuş." hazirundan biri sormuş: "Adını ne koymuş?" Haberci, "Ertuğrul." "Eyvah!" demiş, Tevfik Fikret; Osmanlı'nın kurucusunun babasına atfen Tevfik Fikret devam etmiş, "Desene başa döndük." Benzeri bir durumu bir de halk sözüyle ispatlayalım: Çocuğa sormuşlar "Ablan ne yapıyor?" çocuk cevap vermiş: "Söktüğünü dikiyor." Zavallı kızcağız yanlış dikmiş. Sonra onu sökmüş, daha sonra tekrar dikecek. İnşallah onu bari doğru diker. Neden diyorum bunu: Parti kapatılarak memlekette bir anlayışın bitirileceğini zanneden vatandaşlarımız var. Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP, şimdi de AK PARTİ. Ne olacak peki? Şimdiye kadar ki tecrübelerde, partileri parti yapan vatandaştır ve onlar "Yahu bu kapatma haklı bir durum. Biz bir daha böyle düşünmeyelim."dediler mi? Ya da sizce derler mi? Bence demedikleri gibi, sen %35'imizi hiçe saymaya kalktın, ben de %47 olmazsam demediler mi? Şimdi ise kimine göre %60, kimine göre %70. Kimse aşağısını konuşmuyor. Ben diyorum ki “Ya arkadaşlar bu dikiş tarzı yanlış. Tekrar dikmek zorunda kalıyorsunuz. Gelin şunu doğru dikin bir daha dikmek zorunda kalmayın.” İşte Amerika'dan bakınca böyle görüyorsunuz. Çünkü burada harika bir günlük hayat organizasyonu var. Hayatı çalışmaya, verimli ve başarılı olmaya göre organize etmişler. Bütün bunları da kendi vatandaşının mutluluğu için yapmışlar. Sabahın erken saatinde kalkıyor, arabadan inmeden ve en az zaman kaybıyla kahvaltılığı ile kahvesini alıyor. Benzinini kendi doldurarak pompacıya ödeyeceği para cebine kalıyor. "Param çok ben keyfime bakarım" diyenler için de dört dörtlük benzinciler var. Alışveriş merkezlerinde herkes kendi dâhili hattıyla anons yapabiliyor ve arada bir anonsçuya ek maaş ödemiyorlar. O yüzden ben de, mafyasına, çetesine, derin devletine, kararcılara diyorum ki, enerjinizi doğru yerde kullanın da herkes istifade etsin. Yanlış yerde kullanıp hem kendinizi hem de başkalarını yakmayın. Benim dediğimi yaparsanız, yine aynı işi yapmış olursunuz ama adınız kahraman olur. Şimdi bir de kendimize bakalım. Bunları birilerine söylemiş oldum. Onların söylediklerimi yapmayacağını ben de biliyorum. Neden o zaman söylüyorum: "Söyleyeyim kızım, işit gelinim" babından bir şeyler söylemiş oldum. Ben biliyorum ki bu yazıyı okuyan vatandaşlarım kendi hayatlarını daha verimli hale getirmek için gerekeni yapacaklar. Biz yine de işimize bakalım.

 

 

 

New Page 1
Ak Parti Web Sitesi